Ekrem
Kategori:İnternet Günlüğüm
| Tarih:
23.05.2009 21:45:30
Bu yazı 141 defa okundu
Eski Karaağaç, Leylek Şenliği
Eski Karaağaç?taki şenliklere(leylek şenliği) gittik bugün. Aman ne şenliiik ne şenlik :=). Şenlik olmadığını anladınız demi? O halde biz de buna şenlik demeyip, ?gezi?, ?eğlence? gibi bir ifade kullanalım(Şenlik biz döndükten sonra başlıyor, bunu belirteyim).O zaman bu gün Eski Karaağaç?ta gezimiz vardı desem yerinde bir söylem olur. Sabah 10:30 da bir minik otobüse doluştuk ve Eski Karaağaç?a vardık.
Otobüsten iner inmez daha dönüşte nerede buluşacağımıza karar verdik :=). Bundan sonra ilgimizi çeken leylek gözlem kulesine çıktık. Etrafa şöyle bir kuş bakışı fırlatıp, fotoğraf çekindikten sonra Uluabat?ın kıyısında yürüyüşe başladık. Birbirimizden habersiz, Yener ve Fettah bey ayrı bir koldan; Recep, Ekrem ve Nevzat bey de ayrı bir koldan öğrencilerle birlikte yürüdük. Yolumuzu kesen çeşitli haşereler olsa da, pek engel mengel tanımadık diyebilirim. Haşerelerin ayrıntısına girmiyorum zaten yeterince ölüsünü de dirisini de yavrusunu da gördük :=). Şahsen bana ölüsü denk geldi. Farklı gruplar, bizden bağımsız bir ağaç altına çadır kurmak isteyen 5 kişinin olduğu yerde, buluştuk. Yürüş esnasında ne kadar yorulduğumu orada anladım zaten. (5 kişilik ekibe buradan iyi geceler dilerim :=).)
Sonrasında bir göl gezimiz var ki serinletici mi serinletici :=). Altışarlı gruplar halinde herkes tekneye binerek gezinti yaptı. Nevzat beyle biz(erkek öğrenciler) son tekneye bindik. Bindik ama ne biniş. Önceki gruplar çığlık çığlığa tekneye biniyorlardı, kendi kendime ?birazcık abartıyorlar? diye düşünüyordum lakin nerdeee?.. Sormayın Canberk?le binmek şahşıma diğer öğrenci ve öğretmen arkadaşlardan helallik bile istememe sebep oldu. Öğrencimin tekne içerisinde yer değiştirmesi neredeyse bizi titaniğin sonuna benzetecekti. Ekrem tekne desin, siz motorlu sandal deyin, beşik gibi bir o yana bir bu yana sallanmaya başladık. Aman, aman, aman?
Bir süre sonra teknenin ön tarafına bağdaş kurdum. En önde rüzgarı gövdemle yara yara giderken arada elimi suya daldırıp, suyla oynamaya başladığım sırada, sıcaktan yanan ayaklarımı göle daldırmak aklıma geldi :=). Dayıdan(teknemizin kaptanı) müsaade aldıktan sonra paçaları sıyırdıktan sonra, cümbürlop ayaklar suyun içinde. Tabi ilk başta birazcık fazla daldırmış olmalıyım ki ayağımın üstünden yükselen sular üstümü ıslattı(hoş, o sular daha kıyıya varmadan buhar oldular). Tekne gezisini sonlandırana dek bu şekilde müziğimi dinleyerek tur yaptık. Tabi gerek nevzat beyin, gerekse Canberk?in kımıldamalarından Sefa?nın heyecanı(!) görülmeye değerdi? :=). Burada bir sorum var, Recep bey biz tekneye binmeden evvel size iki poşet verilmişti. O poşetlerin akıbeti ne oldu? Öğrenebilir miyim?
Gözleme ile açlığımızı yatıştırdıktan sonra tekrar bir yürüyüş yaptık ve günü bitirdik. Aslında bugünden aklımda kalan o kadar çok anım var ki hangi birini anlatayım? Elektrik direği üzerindeki leyleğe mi, Nevzat beye kuleden ?öğretmenim? diye seslenen çocuğa mı, harabede sergilenen fotoğraf sergisine mi, satılık adaya mı, peşimize takılan(ismini unuttum) beye mi?.? Bunların hangi birini ele alırsam alayım bu yazımı epeyce uzatacaktır, bundan ötürü yazımı kısa kesiyorum :=).
Bugünden aklımda kalanlar
Canberk, Sefa, Funda, Pınar, Büşra, Bahar, Tuğba, Esra, Seda, Ece, Dilek, Serap (öğretmen arkadaşlarım zaten aklımdan çıkmazlar :=)) bugün ismini öğrendiğim öğrencilerim oldular :=). Hepinize hayırlı akşamlar dilerim. Büşra?ya da hayırlı yolculuklar?
NOT: Bugünden aklımda kalanları yazdım. ?Görsel olarak yakalanan anları? sonraki günlerde yayımlarım.
Sonradan farketme: Kollarım fena yanmış, domates gibi de kızardılar :) :) :)